Chicago'da bir gece evsiz kalmanın düşündürdükleri

Chicago'da bir gece evsiz kalmanın düşündürdükleri

Bu yazıyı 9 Ağustos 2016'da, gece 2:36'da yazmaya başlamışım:

Bu saatte neden yazıyorum? Çünkü İstanbul'dan yeni döndüm, Chicago'ya akşam 20:00'de ulaştıktan sonra St. Louis'e trenim sabah 7:00'ye kadar iptal edilince mecburen tren istasyonuna dönerek "buralarda nasılsa uyuyacak bir sandalye bulurum" umuduyla etrafa bakınmaya başladım. Aslında niyetim önce bir yerlerden yemek bulmaktı. Açtım, nihayetinde saatlerdir yoldayım ve boğazımdan sıcak bir yemeğin geçmesini hak ettiğimi düşündüm. Ama hava kararınca şehrin göbeğinde yürüdüğüm yollar bana hiç tekin gelmedi. Şaşırdım. Sanki bir yıldır Amerika'da yaşamıyor gibiydim - sanırım İstanbul'da sokaklarda güvenle yürümenin verdiği hisse alıştığımdan, burayı unutmuştum.

İstasyona tekrar girdiğimde birkaç dakika içinde iki-üç evsiz yanaşıp çeşitli sebeplerden para istedi. Belki yanımda nakit olsaydı yardım ederdim. Amerika'ya geldiğim gerçeği yavaş yavaş yüzüme çarpıyordu. İstasyonda tek açık yer olan McDonalds'a girdiğimde mecburen içinde et barındırmayan seçenek olan yoğurtlu-meyveli küçücük bir kapla oradan ayrılmak zorunda kaldım. Meyveleri öyle donmuştu ki, aslına bakarsak bu saate kadar yiyemedim bile. Yaptığım şey, çantamdaki yarım kalmış, semsert olmuş simiti kemirmek oldu. Gene Türkiye'yle ilgili bir şey o anda yardıma koşuvermişti ben farkında olmadan.

Tüm bunlar olurken, buraya gelmeden önce insanların defalarca söylediği "nereye kapağı atsak acaba, Gülcan sen de oralara yerleş bence, Türkiye çok kötü bir ülke oldu", sözleri geldi aklıma ve gülümsedim. Amerika'da eğer güzel bir işiniz ve kendinizi buradaki tüm ırkçılık ve fakirlikten soyutladığınız bir hayatınız varsa, evet hayat burada muhtemelen daha güzel olacaktır. Ama aynı şey Türkiye'de de geçerli değil mi?

Bunlar aklımdan geçerken bankın üzerinde uyuyakaldım. Birkaç saat sonra güvenlik görevlisinin tüm istasyonun kapatıldığını söylemesiyle yarım kalan bir uyku... Nereye gidecektim gecenin bir yarısı? Bilmiyordum. Benimle birlikte orada bekleyen iki Asyalı genç kızın peşinden koşturdum ve onların da nereye gideceklerini bilmediklerini öğrenince, o kadar bavulla çevrede dolaşmaktansa mecburen hep beraber istasyonun çıkışında oturmaya başladık.

Çantamın üzerinde biraz kapattım gözlerimi. Ama bizimle burada bekleyen karşıdaki iki evsiz kadının hormalasıyla uyumam artık mümkün değil.

Böylece Chicago'da, hayatımın ilk evsizlik deneyimini çok ucundan da olsa yaşamış oldum. Daha birkaç saat buradayım. Bari tuvaletim gelmese diye dua ediyorum.

__________________________

Yazı buradan Kürk Mantolu Madonna'ya bağlamış ama ben şimdi o ayrıntılara girmeyeceğim. Gecenin geri kalanında olan şey şuydu: Durum iyice zorlaşınca, en sonunda biraz ileride masalar bulup orada oturmaya başladım. Uyumak mümkün değildi. Hem korkuyordum hem de çok yorgundum. Artık nasıl göründüğümü hatırlamıyorum, ama sanırım içler acısıydı ki bir adam yanıma yaklaşıp endişeli bir yüz ifadesiyle para vermeye çalıştı. Evsiz olmadığımı, sadece istasyonun yeniden açılmasını beklediğimi söyledim. Gene endişeli bir ifadeyle ve zorla parasını geri aldı.

Bu durumda yapılabilecek iki şey var: Biri ağlamak, çünkü gerçekten "rezil" bir durum söz konusu. Korku, yorgunluk, mis gibi memleketten dönüp bilmediğin bir şehirde bu durumda kalmak, tren sisteminin güvenilmezliği, St. Louis - İstanbul arası uçuş yapmak yerine fazla para harcamamak için mecburen Chicago'ya gelip buradan tren aktarması yapmak zorunda olmak, 10+ saatlik uçak yolculuğundan sonra evine varamamanın verdiği stres birleşince insanın isyan etmesi ve ağlaması çok olası.

İkinci seçenek: Durumun komikliğinin farkına varıp eğlenmek. Umut Sarıkaya karikatürlerini okumanın ve Fatih Ballı gibi bir dostumun olmasının verdiği avantajı kullanarak neyse ki bunu biraz öğrenmiştim. Adam uzaklaşınca epey güldüm kendi kendime. Muhtemelen bir daha yaşamam mümkün olmayan trajikomik bir şeyler yaşıyordum ve bir insanın senin için endişelenip para vermeye çalışması güzel bir duyguydu. Durumumdaki mizahı fark etmek, o geceyi çok daha iyi geçirmemi sağladı ve kendime acımamı engelledi. En önemlisi, kendimi olduğumdan daha güçlü hissettim.

Hayatta karşımıza çoğu zaman beklemediğimiz şeyler çıkıyor. Eğer farklı bir memlekette eğitim almaya çalışmak gibi bizi zorlayan bir şeyler yapıyorsak kolaylıklardan çok zorluklarla karşılaşmamız daha olası. Bu durumlarda çok kez ağladım, isyan ettim. Ama bazen mizahla da zorlukların üstünden gelmek çok mümkün. Ve eğlendirici :)